30 Aralık 2015 Çarşamba

KILIÇ YARASI GİBİ - AHMET ALTAN


kılıç yarası gibi ile ilgili görsel sonucu

Ahmet Altan'ın okuduğum ilk kitabı. Tarzını ve anlatımını beğendim.

Kitabın konusu ise Abdülhamit dönemi, Osmanlı'nın yavaş yavaş tükenmesi, saraya taşınan o zamanın deyimiyle jurnaller bugünkü adıyla ispiyonlar ve bu ispiyonların Devleti Aliyye'yi nasıl etkilediği. İttihat ve Terakki cemiyeti, mason locası gibi üye kabul edişi, Abdülhamit Han'ı Kanuni Esasiyi kabul etmeye zorlama, o dönemin şartları. Kısacası Osmanlı Devleti'nin çöküşünü hazırlayan olayları anlatıyor.

Tabi kitabın asıl konusu bu değil. Mehpare Hanım adında güzelce bir hatun, önce bir Şeyh daha sonra Padişahın doktorunun oğluyla evlilik ve Mehpare Hanım'ın iki evliliği arasındaki inanılmaz uçurumda önce kendisini bulması ve ardından kendisini kaybetmesini anlatıyor.

1900'lü yılların başlarını anlatan kitaptaki Hikmet Bey, Mehpare Hanım ve dadıyla yaşanan olaylar 2000'li yıllarda bile yadsınırken böyle bir kitapta yer bulmalı mıydı ya da özellikle mi anlatıldı orasını tam kestiremedim. Ez cümle kitaptaki beğendiğim kısımları paylaşıp bitirmek istiyorum.

* Günahı ademoğlu ya hiç görmemeli ya da görürse işlemeliydi.

* ... neyi anladım biliyor musun, insanın hayallerini kaybetmesi kadar kendisini utandıracak hiçbir şey olmadığını. Hayallerini kaybettiğinde öyle bir ihanete uğramışlık hissi sarıyor ki seni, haini aradığında kendini görüyorsun, kendi kendinin haini oluyorsun.

Sevgiler dostlar. Lütfen takipte kalın.

27 Aralık 2015 Pazar

ORGANİK TEMİZLİK



Efendim bugünkü yazımı gıdayla başlayıp tekstille devam eden ve önemli bir merhaleye yani temizliğe kadar ulaşan bir konu hakkında yazmak istiyorum. Evet ORGANİK TEMİZLİK ÜRÜNLERİ .

Yediklerimizle içtiklerimizle ufak ufak zehirleniyoruz. Vücudumuz bu zehire karşı malesef direnç gösteremiyor. Bunun üstüne bir de biz bayanlar olarak temizlikte kullandığımız malzemelerle daha da fazla zehiri bünyemize sokuyoruz. Artık o kadar gündemdeki bütün dünya yavaş yavaş organik ürünlere dönmeye başladı hem de her şeyde. Aslına bakarsanız fark etmeden kullandığımız o ürünlerle hem kendimizi hem de dünyamızı kirletiyoruz.

Ben de uzun süredir bir arayış içindeydim ve birkaç ürün denedim. Ama hiç birinden istediğim sonucu alamadım. Sonunda HEICON'a rastladım. Çok genç bir firma ama hızlı bir giriş yaptı sanırım.

Nisbeten diğerlerinden daha kaliteli ve %100 Türk Malı. Formülü narenciye bitkilerinin özleri ve bor. Benim cildimde dökülme sorunu vardı. Pul pul dökülüyordu yaz kış. Normalde nemlendirici de kullanırım. Sonra doktora gittiğimde bu dökülmenin kullandığım çamaşır deterjanından olabileceğini söyledi. Zaten ondan sonra araştırmaya başladım. Organiğe ondan sonra geçmeye karar verdim.

Lafı uzatmadan bitkisel temizliğe önem verenler, çocuklarını düşünen anneler, astım gibi rahatsızlıkları olanlar ve çevreci dostlar için kesinle tavsiye edeceğim ürünler Heiconun ürünleri.


16 Aralık 2015 Çarşamba

UNICARE EYE DISC -Göz Makyajı Temizleme Diski

Arkadaşlar yine sizinle paylaşmak istediğim bir diğer konu da Unicare Eye Disc. Gratis'ten yaptığım alışverişin üstüne uygun bir fiyata almıştım. Yarısından fazlasını kullandım ve artık yorumlama vakti geldi diye düşündüm.

Öncelikle pratikliğinden başlamalıyım. Çantana at istediğin yere git ve lazım olursa kullan. Ayrıca losyon ve pamukla uğraşma. Kayısı özlü ve gerçekten nazikçe temizliyor. Ben kayısı özlü olmasından dolayı göz çevresine de iyi geldiğini düşünüyorum. Kesinlikle tavsiye edeceğim bir ürün. Ben almaya devam edeceğim.

 İçinde 80 adet incecik disc bulunmakta.


İncecik olmasına rağmen beklenenden iyi sonuç verdi.

15 Aralık 2015 Salı

Fİ, Çİ, Pİ ÜÇLEMESİ


fi çi pi set ile ilgili görsel sonucu



İnsanlık için küçük fakat benim için büyük olan projemi sizlerle paylaşmadan önce yazmak istediğim bir kaç postu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bunlardan ilki Fi, Çi, Pi üçlemesi. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bütün üçlemelerde olduğu gibi, Fi giriş, Çi gelişme, Pi sonuç şeklinde yazılmış. Konuyu anlayabilmeniz için üçünü de okumanız lazım.

İçinde biraz felsefe, biraz bilgelik, biraz macera, biraz aşk ve birazdan daha fazla cinsellik barındırmaktadır.

Ancak bu hikayede cinselliğe bu kadar yer vermek ne kadar doğru o tartışılır. Normal romanlarda (Yani özellikle cinselliğin anlatılmadığı romanlarda) cinselliğin bu kadar fazla kullanılması sanırım Grinin Elli Tonu kitabıyla başladı. Fakat romanın erkek kahramanı bir sadist olduğu için bu belki de kaçınılmazdı. Ama Fi, Çi, Pi üçlemesi kendi hikayesiyle kitabı heyecanlı bitirebilirdi bence.

Benim başka bir takıldığım nokta ise ilk kitapta bir gösteriyi belki 20 sayfa bütün detaylarıyla anlatıp, son kitapta konuyu hızlı bir şekilde detay vermeden anlatma çabası. İlk kitap ve son kitap anlatım olarak birbiriyle bu yönüyle tamamen zıt.

Ayrıca romanın kahramanları günümüzden tanıdık insanlar gibi geldi bana. Mesela ben kahramanlardan birini Sezen Aksu'ya, bir diğerini Gülben Ergen'e benzettim. Tabi siyasetçilerden bahsetmiyorum bile onlar herkesçe malum değil mi?

Verdiği mesajlar güzeldi, belki hayata farklı bakmanızı sağlayacak bilgiler edinebilirsiniz. Kesinlikle tavsiye edeceğim bir üçleme.

Arkadaşlar tekrar hatırlatmak istiyorum. Önümüzdeki günlerde bir proje hakkında sizlerle ortak bir çalışma yapmak niyetindeyim. Lutfen takipte kalın.

2 Kasım 2015 Pazartesi

ARKADAŞLAR ÖNEMLİ LÜTFEN OKUYUN

Arkadaşlar 29 Ekim'de Metro Asistanlık bilmem ne firması taradından arandım. Güya geçen sene 14 Ağustosta beni aramışlar ve yok check up, yok çilingir hizmeti vereceklermiş ben de kabul etmişim. İlk yıl ücretsizmiş, ikinci yıl ücretliymiş yani ödemem gerekiyormuş.

Şimdi ilk önce bu kişiler beni 29 Ekim'de yani tatil günü aradılar. Ben de tabi şüphelendim ve sordum. Özel şirket olduğumuz için çalışıyoruz dediler. Ellerinde ses kaydım varmış onay verdiğime dair. Ben de böyle bir konuşma yapmadığımı, henüz bunamadığımı bu şekilde bir hizmete onay verdiysem mutlaka hatırlayacağımı söyledim. Bana ses kaydımı dinletin ödemeyi yapayım dedim. Yasal yollara başvurun o şekilde size ses kaydınızı gondeririz dediler. Eğer ben ödeme yapmazsam işte dava açılacakmış, dosya masrafı felan, en iyisi ben şimdi kredi kartımla 480 TL ödeyip kapatabileceğimi söylediler. Bu arada kredi kartımın ilk 8 hanesini kendileri söyleyecekmiş geri kalanını ben söyleyecekmişim ve kartımdan çekeceklermiş.

Sanırım nereye gelmek istediğimi anladınız. Bunlar DOLANDIRICI. Beni aradıkları numara 0 212 998 20 43. websitesi http://www.metroasistanlik.com/saglikhizmet.aspx

Biraz internette araştırma yaptığımda bunun yeni bir dolandırıcılık  sistemi olduğunu anladım. Lutfen aşağıda verdiğim sitedeki şikayetleri okuyun.

http://www.tellows-tr.com/num/02129982043

Arkadaşlar bugünlerde bu tip aramalar çok oluyormuş. Lütfen hem okuyun bu yazıyı hem de okutun. Bu şekilde aranırsanız da sakın ve sakın kredi kartınızın numarasını kimseyle paylaşmayın.

Umarım bu yazım bir farkındalık yaratır ve birilerine yardımcı olur.

25 Eylül 2015 Cuma

BİR GARİP - NEŞET ERTAŞ - BOZKIRIN TEZENESİ


neşet ertaş resimleri ile ilgili görsel sonucu

O bir Garip, O bir Aşık, O bir Ozan, O bir Dertli ve O bir Filozof... Bu liste uzar da uzar.

Neşet Ertaş...

Nasıl anlatılır, ne söylenir ona olan sevgi nasıl ifade edilir. Onu anlatmak ve anlamak için gerçek sevgiyi, insan sevgisini, Yaradanın sevgisini içinde bilip öyle anlatmak lazım.

Ondaki engin gönül, kendi halindelik ve ağırbaşlılık bir başkaydı. Türkülerinde yansıttığı duygular, anlatmak istediği, dile getirdiği sözlerin manası hep bir şeyde, tek bir yerde toplanıyordu.

Tahsil görmemiş bir insan olmasına rağmen insani değerleri yüksek, mana anlamında olgun, kendini yetiştirmiş biriydi. Onun kendi tabiriyle havalandırdığı türküleri, sıradan bir müzik gibi dinlememek lazım. Gerçekten ne manaya geldiğine, sözlerin özüne kulak vermek lazım.

Evet o saz çalıyor, türkü söylüyordu ama bir başkalık vardı onda. Ne diyordu bir türküsünde "Bu Garip Hakk'a aşık olmasa bu sazı çalar mıydı?"  Hak aşığı, halk aşığı Neşet Ertaş gönül gözü açık olan biriydi.

Allah sevmediğini yaratır mı hiç?

Allah kulun kalbine girmiş, kulundan uzakta olmamak için.

Döner çarkıfelek Bir'in aşkına

Ben de bir Garibim, Hak'ım
O ölmez, yitmez unutma sakın.

İnsanlar kendini bilebilseydi
Dünyada kavga dövüş olmazdı
Ne Hakk'tan korkardı ne hicap duyardı.

Bunun gibi daha sayısız türkülerinde tek bir olgudan söz eder.  Sizinle Neşet Ertaş'ın bir türküsünü kendi yorumumla sizlere aktarmak istiyorum.

Seher vakti çaldım yarin kapısını (Seher vakti duaların en çok kabul edildiği, Allah'ın da kullarını huzurunda görmek istediği özel bir zamandır.)

Boş bulmadım otağını, yapısını (Otağını, yapısı bana dünyayı çağrıştırıyor)

Aslanım eller, kokuyor güller, ne bilsin eller. (Güller çoğu zaman Peygamberimizle bağdaştırılır. )

Yukarıdaki tamamen kendi yorumum, tabii ki şu da var insan nasıl bakarsa öyle görür.


Sadece ozan değildi tabii ki, yüreği sevgiyle atan, güler yüzlü, kelimenin tam manasıyla humanist biriydi.

Sizinle paylaştığım videoda da izleyeceğiniz gibi, kendisine ve babasına müthiş be jest yapılır ve Kırşehir'e bir heykel yapılacağı söylenir. Heykelde bir eşek ve üzerinde babası ve kendisi tasvir edilecektir. Fakat Neşet Ertaş buna karşı çıkar ve 'Bir canlı bir başka canlıyı sırtında taşımamalı.' der. Heykel bir eşek ve yanında oturan bir baba ve karşısında öğrencisi ve oğlu Neşet resmedilir.



Yine videoda izleyeceğiniz gibi, Neşet Ertaş Almanya'da yaşarken tam manasıyla inzivaya çekilmiş bir hayat sürmeyi tercih ediyordu. Türkiye'de ise birçok sanatçı onun türkülerini söyleyerek para kazanırken Neşet Ertaş ise sanki kendini unutturmaya çalışıyordu. Bazen Türkiye'den kendisinin öldüğü haberini alıyordu. Sonunda birileri vasıtasıyla Türkiye'ye dönüp Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda müthiş bir konser verir. Konser öncesi zanneder ki, konsere sadece Kırşehir'den dostları hemşerileri gelmiştir. Fakat konseri o kadar kalabalıktır ve sevenleri o kadar özlemiştir ki kendisi hayretler içinde kalır. Sevenleri şarkılarını hep bir ağızdan söylediğinde 'Sizin şarkı söyleyen dillerinize kurban olurum' diyerek coşkusunu dile getirir. Alçak gönüllüğünü bir de o konserde gösterir ve seyircilerden ceketini çıkarmak için izin ister. Bu hareket tek başına bile mütevaziliğinin göstergesidir. Tabii biz alışkın değiliz bu tür sanatçılara. Bizim dinlediğimiz sanatçılar konserde ceketlerini çıkarır, başının üzerinde çevirir ve seyircilere atar. Seyirciler de sanki matah bir şey yapmış gibi çılgına döner.



Neşet Ertaş için sadece ozan demek haksızlık olmaz mı? Aşağıdaki sözlerine bakınca onun ozandan daha öte vasıflara sahip olduğu anlaşılır sanırım.

Darda kaldım diye umutsuz olma
Yok iken dünyayı var eden vardır.

Kadın insandır, biz erkekler insanoğlu.

Sevgi dünyasına yalan giremez,
Gönülden sevmeyen Hakk'a eremez.

Özü gülmeyenin yüzü güler mi?

Gönül kimi severse güzel odur.

Neşet Ertaş eğer yaşasaydı ve onu görme şansım olsaydı bir tek soru sormak isterdim. "Bu kadar çile çekmeseydiniz, yine Neşet Ertaş olur muydunuz?"

Ölümünün 3. yıl dönümünde saygı duyduğum bu insanla ilgili bir yazı yazmak istedim. Neşet Ertaş'ın sanatçı kişiliğinin yanında derin bir felsefeye sahip olduğunu bir parça aktarmak istedim. İnsan sevgisiyle dolu kalbini türkülerinde açıklıkla görebilirsiniz. Ölüm yıl dönümünde onu sevgi, saygı ve hasretle anıyorum.


9 Eylül 2015 Çarşamba

BU NASIL İNSAN - PETRA LASZLO

Uzun zaman sonra bloğuma yazacağım ilk yazı bu olmamalıydı. Avrupa'da insanlık ölmüş dedirten bu görüntülere yüreğim dayanmadı. Hangi hisleri taşıyor bu kadın, nasıl bir kadın bu, nasıl ve neden böyle bir nefretle dolmuş. Kadın hakkında söylemek istediğim o kadar şey var ki....

Dilerim Rabbimden o çelme taktıkları, tekme attıkları kişiler ömrünün sonuna kadar vicdani olarak onu rahatsız eder. Allah'a güvenmekten hiçbir zaman vazgeçmedim.Eminim ki Allah belasını fazlasıyla verecektir.

petra laszlo ile ilgili görsel sonucu

petra laszlo ile ilgili görsel sonucu

petra laszlo ile ilgili görsel sonucu

petra laszlo ile ilgili görsel sonucu



http://ak-hdl.buzzfed.com/static/2015-09/8/14/imagebuzz/webdr03/anigif_optimized-19738-1441737824-8.gif

16 Ağustos 2015 Pazar

ZUMBA'DA YENİ SEZON BAŞLIYOOOOOOOOOOR



Yaz tatilini bitirmek üzereyiz. Aylardır hasret kaldığım zumbaya yakında başlayacağım inşallah. Bu arada Mersin'deki zumbaseverlere müthiş bir haberim var. Lisanslı zumba hocamız Elif hoca kendi salonunu açıyor. Bu da demek oluyor ki kendimize uygun olan saatlerde zumba derslerine katılabileceğiz.

Zumbayla ilgili sizlere çok yazı yazdım. Türkiye'de son yıllarda tanınan zumbayı sanırım herkes biliyor artık. Kısaca özetlersek, hem dans ediyorsunuz, hem zayıflıyorsunuz, hem stres atıyorsunuz hem de eğleniyorsunuz. Bunların hepsini aynı anda sunan başka bir aktivite yok arkadaşlar.

İşte bu Elif Hocamız, acaip enerjik ve pozitif bir insan, daha da önemlisi işinin ehli. Salonu Hilton Oteli civarında. Önümüzdeki hafta dersler başlayacak. Geç olmadan kaydınızı yaptırın Mersinli dostlar -ki hep beraber eğlenelim.

Zumbayla ilgili Elif Hocanın derslerinden  bir kaç videoyu da bloğumda bulabilirsiniz. Elif Hocanın telefonunu aşağıya yazıyorum. Detaylı bilgiyi kendisinden alabilirler.

Elif Anıl Doğrul Kaynak (De Souza :) şaka şaka ismi uzun olunca Brezilya ismi gibi geliyor hep bana :)))) Telefon Numarası : 0543 686 87 28

Haydi Mersin Zumbaya.

12 Ağustos 2015 Çarşamba

RAHATLAMAK İSTEYENE MASAJ- AMA DOĞRU YERDE -DUYGUSU SPA- MERSİN

Efendim yine uzun bir aradan sonra birlikteyiz. Bu yazımda sizlere kendinize, vücudunuza, ruhunuza verebileceğiniz en güzel hediyeden bahsedeceğim; Masaj. Mersin'e geldiğimden bu yana hemen hemen her ay bir hamama gidip kese-köpük-masaj işte Allah ne verdiyse yaptırıyordum. Gittiğim yer fena değildi ama genelde çok kalabalık oluyordu.

Şimdi yeni bir yer keşfettim. Yazımın başlığından da anlaşılacağı gibi DUYGUSU SPA MERKEZİ. Küçük ama şirin bir mekan. Aslında her şey bir tarafa ben masajına bayıldım. Gerçekten dinlendiğimi hissettim. Yaz-kış yoğun çalışan bir insan olarak vücudumu müthiş dinlendirdim. Mersin'de yaşayan dostlara şiddetle tavsiye ederim. Bu mekan Sultaşa Otelinin altında sahil tarafında kalıyor.



8 Temmuz 2015 Çarşamba

YÜZMENİN FAYDALARI


yüzmenin faydaları ile ilgili görsel sonucu

Malumunuz yaz geldi. Fazla kilolardan kurtulmak için çözüm arıyorsanız, en etkili çözüm yüzmedir arkadaşlar. Ben de uzun süre kilolarla mücadele eden, kavitasyon yaptıran, hem sevdiği hem de eğlendiği için Zumba yapan biriyim. Ama yazın kışın yaptığım kadar çok zumba yapamıyorum. Bu yüzden formumu korumak için yüzmeyi seçtim.

Öncelikle şunu söyleyim ki ben 2 yıl önce yüzme kursuna giderek öğrendim yüzmeyi. Benim en büyük korkumdu yüzmek. Ayakları yerden kesmek imkansızdı. Ama sonunda karar verdim ve Batmandayken bir kursa gittim. Yüzme öğrenme aşamasında en kritik konu hocaya güvendir arkadaşlar. 2 ayda acaba yüzme öğrenebilir miyim derken, ilk günün akşamı havuza balıklama atlamıştım. Yani yüzmeyi öğrenmem tamı tamına 2 gün sürdü :) Yüzme bilmeyen arkadaşlar için söylüyorum güvenebileceğiniz bir eğitmen bulursanız kesinlikle en fazla 3 günde öğrenirsiniz.


Biraz araştırma yaptım yüzmenin faydaları ile ilgili, şimdi sizinle bunları paylaşacağım.

1. Öncelikle yüzerken bütün kaslarınızı çalıştırdığınız için, zayıflamanıza ya da formunuzu korumanıza yardımcı oluyor.

2. Kalp rahatsızlıklarına iyi geliyor, yüzerken yatay vaziyette hareket ettiğiniz için kan dolaşımınız daha muntazam oluyor.

3. Nefes kontrolü sağlamanıza yardımcı oluyor. Daha derin nefesler almaya başlıyorsunuz.

4. Derin nefesle aldığınız oksijen beyninize iyi geliyor.

5. Su içinde hareket ettiğiniz için, suyun kaldırma kuvveti vücudunuzun ağırlığını hissetmemenize sebep oluyor. Dolayısıyla kaslarınızı yormadan hem serinleyip hem spor yapıyorsunuz.

6. Bazı fiziksel rahatsızlıkları bulunan hastalara ve hamilelere önerilen tek spor yüzmedir.

7. Ve son olarak 1 saat boyunca normal tempoda yüzme yaklaşık 500 kalori yakmanıza sebep oluyor.


Elbette daha fazla yararları vardır. Ben benim için önemli olanları sıraladım. Bu yazı yüzerek geçireceğim sanırım. Sizlere de kesinlikle tavsiye ederim. 

5 Temmuz 2015 Pazar

YABANCI DİZİ TAVSİYESİ


ingiliz dizi sherlock holmes ile ilgili görsel sonucu

Biraz zeka hayranıyımdır ben. Bu yüzden de Sherlock Holmes tam bana göre bir dizi olmuş, Efendim bu dizi tam 3 sezon oynamış, ama zannetmeyin ki bölüm sayısı çok. Her sezonda sadece 3 bölüm çekilmiş. Yani topu topu izleyeceğiniz 9 bölüm var. Her bir bölüm 1,5 saat, yani sinema tadında.


Başroldeki Benedict abimiz biraz itici bir tip gibi geliyor başlarda. ama zamanla hoşunuza gidiyor hatta çekici bile bulabiliyorsunuz.

Blogumda zaman zaman film yorumları felan yaparım. Eğer beni takip edip yorumlarıma güveniyorsanız bu dizi kaçmaz derim, başka da birşey demem.

28 Haziran 2015 Pazar

WATER MARBLE NAIL ART -2

2 gün önce kuzenim beni ziyarete geldi Mersin'e ve hadi ojelerden birşeyler yapalım diyince aşağıdaki şekilde bir çalışma yaptık.



Bu arada üstteki resim, benim yeni aldığım evde çekildi. Ev maceramı da sonraki yazılarımda sizlerle paylaşacağım.


24 Mayıs 2015 Pazar

GLISS MILLION GLOSS- ŞAMPUAN DENEYİMİM - Part 2

Daha önce de yazdığım gibi Fikri Mühim sayesinde bu şampuanla tanıştım. Hatta kitim gelmeden önce alıp kullanmaya başladım. Gliss şampuanla 1 ayımı doldurdum ve şimdi yorumumu yapabilirim diye düşünüyorum.

Şampuan genel anlamda çok iyi. Saçlarım yumuşacık oldu ve tabii ki vaadettiği gibi ışıl ışıl parladı. Benim bu şampuanda beğenmediğim tek şey, banyodan sonra saçlarımın kabarması. Eğer fön, düzleştirici işlemleri yapmazsam kabardığını farkettim. Diğer arkadaşlarımda bu sorun olmamış. Sebebi benim saçlarım olabilir.

Bunun dışında kullanılabilir bir şampuan.

Kitin içinden çıkan hediye çeklerini okulda öğretmen arkadaşlarıma verdim. Zaten hemen hemen hepsi Gliss şampuanı denemiş daha önce, bu yüzden seve seve kabul ettiler çekleri.

Gelen şampuanları ise yakın arkadaşlarıma verdim. Onlar da kullandılar ve memnun kaldılar.




3 Mayıs 2015 Pazar

LEOPAR TIRNAKLAR

Bu aralar tırnaklarımla ve ojelerimle oynamayı seviyorum. Bakın bugün ne yaptım.



Umarım beğenmişsinizdir.


28 Nisan 2015 Salı

GLISS - MILLION GLOSS ŞAMPUAN

Bildiğiniz gibi Fikri Mühim sitesine üyeyim. Şimdiki ürün  deneyimi Gliss Million Gloss Şampuanı olduğunu öğrendiğimde hemen gidip Şampuanı ve Saç Kremini aldım.  Fikri Mühimin Kiti gelmeden kullanmaya başladım. Hatta neredeyse yarısına geldim diyebilirim.



Neden erken davrandığıma gelince, saçlar için 1 ay deneme süresi ancak yetiyor. Doğru bir şekilde test edebilmem ve saçlarımın bu yeni ürüne alışıp doğru sonuçlar verebilmesi için biraz daha erken davrandım.

Yaklaşık iki haftadır kullanıyorum ve ilk gözlemim saçlara gerçekten bir ışıltı verdiği oldu. Saçıma uyguladığım değişik şekillerde de (fön, maşa gibi) kalıcılık farkettim. Saçımdan mı şampuandan mı artık siz karar verin.

İçinde bulunan Keratinin yıpranmış saçları onaracağını vaad ediyor fakat bununla ilgili henüz bir yorum yapamayacağım.

Ben sadece şampuanını değil, saç kremini de aldım. Beraber kullanıyorum, saçlarına önem veren bir kişi olarak da bunun gerek olduğunu düşünüyorum.

Şu ana kadar eleştirebileceğim tek şey kokusu olabilir. Mavi ambalajını görünce daha fresh bir koku bekliyordum. Umduğum gibi çıkmadı.

Şunu da söylemeden geçemeyeceğim, benim bu şampuanı ve saç kremini aldığım mağazada şampuan rafta kalmamıştı. Benim için depodan getirmek zorunda kaldılar. O zaman reklamlarının etkili olduğunu ve birçok kişinin bu ürünü denediğini anladım.

Dediğim gibi kit henüz elime ulaşmadı. Sabırsızlıkla bekliyorum. Ayrıca üründe 1 ayımı tamamladığımda tekrar sizinle görüşlerimi paylaşacağım. Bana sorarsanız ürün güzel ve kullanılabilir.


18 Nisan 2015 Cumartesi

YOLLARIN BAŞLANGICI - AMİN MAALOUF


yolların başlangıcı ile ilgili görsel sonucu

Amin Maalouf'un bir nevi otobiyografisi olan bu kitap Maalouf'un dedesinin babasından başlayarak ailenin önde gelen kişilerini anlatıyor. Kitabın asıl adı "Origines"tir.  Maalouf o zamanların en doğru kaynağı olan aile içi yazışmalardan yola çıkarak kendi ceddinin hikayesini araştırmış ve okuyucuya aktarmış. Kitabın büyük bir bölümünü ise Kübaya yerleşen dedinin erkek kardeşi Cebrail oluşturuyor. Dedesinin bir türlü kendi topraklarından kopamayıp, kardeşinin yanına gidememesi, dedesinin eğitimci rolü de sıkça vurgulanıyor kitapta.

Tabi bahsi geçen yıllarda Lübnan Dağları Osmanlı toprağı olduğundan, Osmanlı'nın son demlerindeki sancılarından da bahsetmiş kitap. Fransa'nın o topraklara sahip olması ve bu yeni dönemin ailedeki yansımasına da hafifçe değinilmiş.

Kitapta geçen, doğunun kendini kadere teslim etmişliğini en iyi şekilde anlatan kısmı öellikle paylaşmak istiyorum.

".... Herşeyin bir omuz silkmesiyle kabul edilegeldiği bir ülkede. Hiç durmadan şöyle sözlerin yinelendiği bir ülkede : "Eğri hıyarı düzeltmeye çalışma." "Merdiveni enine taşıma." "Olacak herşey daha önce olmuştur." "Bükemediğin bileği öp ve onu bükmesini Tanrı'dan iste." "Matkaba göz dayanmaz." "Anamla evlenen üvey babamdır."

Kitapta benim ilgimi çeken başka bir konu da, yazarın dedesinin Atatürk hayranı olması ve doğacak çocuğuna "Kemal" adını vermek istemesi. Ancak çocuk kız olunca ne yapacağını düşünür ve yine de kızının adını "Kamal" koymuştur.

Sürükleyici bir kitaptı. Beğendim tavsiye ederim.