8 Kasım 2011 Salı

KAYSERİ-GERMİR KÖYÜ

Öncelikle hepinizin Kurban Bayramını kutlarım sevgili dostlar.

Önce şehitler, sonra Van depremi derken sarsıldık hepimiz. Belki bu Bayramın yüzü suyu hürmetine Rabbim aynı acıları tattırmaz bize.

Size daha önce de sözünü ettiğim bir Ermeni köyünün resimlerini ekleyeceğim buraya. Hani Ahlat Harabeşehiri anlatırken bahsettiğim Kayseri'nin merkeze bağlı Germir Köyü.  Hani şu meşhur Amerikalı yönetmen Elia Kazan'ın memleketi. Bizim eve çok yakın ve yazın orayı gezme fırsatı buldum.

Bu arada Germir Ermenice bir isim, Türkçesi kırmızı demek, biz işte ağız alışkanlığı Germir diyoruz fakat bu köyün adı değiştirildi artık Konaklar diye biliniyor.

Aşağıdaki resim şuan köyde bulunan 3 kiliseden biri

Bu ev benim favorim
Bu ev de bir zamanlar han olarak kullanılıyormuş
Bu alet de zeytinyağ yapımında kullanılıyormuş
Evlerin içinin fotoğraflarını çekemedim ama hemen her evde bir in mevcut. Yani Ahlat'taki gibi koca kayalar oyulmuş. Ermenilerden sonra oraya yerleşen aileler bu inlere ek olarak odalar yapmışlar ve inleri de benim gördüğüm kadarıyla mutfak olarak kullanılıyor. Yazın serin, kışın da sıcak oluyor bu inler. Şimdilik bu kadar:))

21 Ekim 2011 Cuma

YASTAYIZ

Kayıtsız kalamadım, yazmak istedim, tepkimi göstermek istedim, balkonuma şanlı ay-yıldızımı asmak istedim ama yapamadım. Bu sindirilmişlikten bıktım artık. Lanet olsun bize bunu yaşatanlara, bu it sürülerine prim verenlere.

Başımız sağolsun vesselam.

9 Ağustos 2011 Salı

AH DE VEFA-SIZLIK - LİBYA

Uzun zamandan beri yazmak istediğim bir konuydu bu. Libya'ya yaptığımız vefasızlıktan başka birşey değil. 1974 Kıbrıs Barış Harekatında bize askeri yardımda bulunan yegane ülke olan Libya'ya cevabımız bu olmamalıydı. Bu harekata ABD karşı çıkmış, ambargo koymuş felan filan, Libya lideri Kaddafi de bizim yanımızda yer alarak, zaten bozuk olduğu batılılarla iyice açmış arayı. Türkiye'ye yardım etmiş, üstelik karşılık beklemeden.

Şimdi muhalifler diye adlandırılan bir grup Kaddafi'ye karşı çıkmakta ve Türkiye ise muhaliflerin liderleriyle görüşüp şu kadar ayni şu kadar nakdi yardım yapacağız diye ortaya atılmakta. Acaba Libya'nın petrolüne göz dikmiş olan Nato'ya neden yardım ediyoruz? Bunu düşünmekten kendimi alamıyorum. Şimdi Kaddafi kalksa PKK'ya yardım etse, destek verse biz ne yapardık? Bence olaya bu açıdan bakmalı ve bence Türkiye Libya'nın bu son durumunda taraf olmamalıydı, illa olması gerekiyorsa Kaddafi'den yana olmalıydı. Yegane dostlarımızdan biri olan Libya'yı kaybetmemeliydi.

Bir başka beni düşündüren konu da; çok değil 2 yıl önce Kaddafi'nin 40. yıl kutlamalarına Sn. Emine Erdoğan'ın da içinde bulunduğu bir heyet katılmış ve Libya'da bizzat Kaddafi'nin eşi tarafından ağırlanmıştı. 2 yıl sonra sırtını dönebileceksen, neden 40. yıl kutlamalarına katılıyorsun?

Libya hakkındaki görüşlerimi daha önce de yazmıştım, Libya'yı diğer Arap ülkelerinden ayırdığımı da belirtmiştim. Halbuki benim blogumun adı "Hayallerim ve Mısır". Mısır'da da ayaklanmalar oldu ama onlar için tek kelime bile yazmak gelmiyor içimden. Ama Libya halkı ile Türk halkının dostluğu, dostluktan da öte. Çok samimi, çok içten insanlar. Ve benim bu yazıyı yazmamdaki sebep ise bu çok samimi dostlarımdan birinin Türkiye'nin Libya'ya karşı hareket etmesine haklı olarak alınmış olmasıdır.

Son cümlem ise Türkiye konumundan dolayı çok fazla dosta sahip olmayan bir ülke ve bizim de iç ve dış sorunlarımız varken bu azıcık olan dostlarımızdan birini bile kaybetme lüksümüz yok.

Libyadayken çekilmiş birkaç fotoğrafla kapatıyorum konuyu.





4 Ağustos 2011 Perşembe

SİGARAYA SON

Kaç gündür yazacam, bir türlü yazamıyorum. Belki de iyice emin olayım diye bekledim ama artık yeter, artık gururla ilan etmenin zamanın geldi. SİGARAYI BIRAKTIM. Dur yahu daha mı büyük yazmalıydım, olay büyk ne de olsa. 6 gündür sigara içmiyorum, zannettiğim kadar zor da olmadı işin gerçeği. Bu şekilde olacağını bilseydim daha önceden denerdim  bırakmayı.

Düşünüyorum da yarı yaşımla eşit benim sigara maceram. 16 yıldır içiyordum ve bitti, özgürlüğüme kavuştum.


Bu resmi netten buldum. 6 gündür içmiyorum ya ben sigarayı, ilk olumlu etkilerini cildimde gördüğüm için bu resmi ekledim. Nasıl tarif edeyim bilmiyorum, cildim açıldı resmen, parlıyorum. Bana mı öyle geliyor diyecem ama hayır 2 gündür her gören soruyor ne yaptın sen yüzüne diye.

Gelelim sadete, sigarayı bırakma girişimim başarıyla sonuçlandı diyebilirim, yine de ilk bir ayı atlatmak beni iyice rahatlatacak. Ramazan ayında olmamız ayrıca kolaylaştırdı bu girişimi ve ilk ayı daha kolay atlatmamı sağlayacak diye düşünüyorum.
Sigarayı Bıraktıktan sonra insandaki olumlu değişiklikler


20 dakika sonra

Kan basıncı ve kalp hızı normale döner. Eller ve ayaklar dolaşım normale döndüğü için ısınmaya başlar.



8 saat sonra

Kanda oksijen düzeyi normale döner. Kalp krizi riski düşmeye baslar.



24 saat sonra

Karbonmonoksit (egzoz gazı) vücuttan atılır. Akciğerlerdeki balgam ve diğer birikimler temizlenmeye başlar.



48 saat sonra

Nikotin vücutta artık saptanamaz. Tat ve koku alma duyularınızın daha iyi çalıştığını hissedersiniz.



72 saat sonra

Solunum yolları gevşediği için nefes almak kolaylaşır.Kaynakwh webhatti.com:



2-12 hafta sonra

Dolaşım bütün vücutta düzelir. Akciğerlerinizdeki balgamı atmaya başlarsınız ve öksürük, balgam, nefes darlığı ve hırıltı bulguları geriler Vücut enerjisi artar. Yürümek kolaylaşır.



3-9 Ay Sonra

Öksürük, nefes darlığı düzelir. Akciğer işlevi yüzde 5-10 oranında artar.Kaynakwh webhatti.com:



1 Yıl Sonra

Koroner Kalp Hastalığı riski %30 azalır.



5 Yıl Sonra

Akciğer kanseri riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner.



10 Yıl Sonra

Koroner Kalp Hastalığı riski %30 azalır.



15 Yıl Sonra

Koroner Kalp Hastalığı riski, hemen hemen sigara içmeyenler kadar olur.

Sonuç olarak da inşallah bu yazıyı okuyan dostlardan en azından biri sigara bağımlılığına son verirse inanın kendi bıraktığıma sevindiğimden daha çok sevineceğim. Yaşamak güzel, sağlıklı yaşamak herşeyden güzel. Ben bırakabildikten sonra herkes bırakabilir.

31 Temmuz 2011 Pazar

BU YILIN ÖZETİ

Erken oldu galiba ama öğretmen olduktan sonra okulların kapanmasıyla yıl bitiyor gibi sanki. (Eğitim- öğretim yılı mı desek:)))

Neyse fotolarla anlatmaya çalışacağım.
Öncelikle malumunuz Batman'a atanmıştım Aralık ayında.
Yeni şehre ve okula alışalım derken yarıyıl tatili geldi, memlekete geldik ve geri döndük. Sonra bi süpriz aman Allah'ım abim nişanlanıyor, hem de aniden.

Bu kısa süren şoktan sonra abime ve yengeye mutluluklar dileyip tekrar döndük Batman'a. Bu defa etkinliklerimiz başladı. "Önce Kutlu Doğum Haftası" münasebetiyle düzenlenen programda ud eşliğinde ufacık bir konser verdik,
 Bir kaç hafta sonra okulumuzun geleneksel pilav günü vardı,


Bu arada sizce hiç gezmedim mi?

Batman'da olup da Hasankeyf'e gitmemek olmazdı değil mi? Peki siz hiç .....
NAR ÇİÇEĞİ gördünüz mü?
Peki Hasankeyf öyle bir resimle anlatılır mı?





Mardin Nusaybin yolu üzerindeki Beyaz Su denilen piknik alanı da görülmeye değerdi. Akan dereciğin üstüne yapılmış tahtlarda piknik yapıp dinlenebilirsiniz.


Ee tabi Diyarbakır'a da gittik, pek taihi bir gezi olmadı ama, yine de güzeldi.
Ve memlekete dönüp abimin önce nikahını kıydık sonra düğününü yaptık. Düğün fotoları henüz bana gelmedi o yüzden sadece nikahtan bir kare ekliyorum.


Bu arada kucağımdaki büyük abimin kızı, kız halaya derler ama bu çocuğun benimle alakası yok:))))

Eh şimdilik bu kadar, sıkılmadınız dimi?

30 Nisan 2011 Cumartesi

ERMENİ ŞEHİDİMİZ

Evet üzerinden bayağı zaman geçti, birkaç gündür yazmak istiyordum ancak yazamadım.

24 Nisan günü Batman'da bir kaza kurşunuyla şehit olan Ermeni askerimiz Sevak Şahin Balıkçı için bu yazım.

Dinimiz bir, kültürümüz bir ama dilimiz ayrı olduğu için (!), bu kutsal görevi, vatani görevi yapmak istemeyen Türkiye vatandaşlarını düşündükçe, bu Ermeni kardeşimi saygıyla anıyorum. Bu bir ders aslında almak isteyene. Bir kaza kurşunu ile, şehidimizin babasını pek tatmin etmemiş olacak ki "Arkadaşının kaza kurşunu ile ölen kişi şehid olur mu" diye oğlunun şehitlik mertebesini kuşkuyla karşılayan, sanki; bir çatışmaya girse ve orada kahpelerin attığı bir kurşunla hayatını kaybetseydi biricik oğlu, belki daha az üzülecek olan o mağrur babaya şunu söylemek isterdim. "Bu ülkede yaşayan, bu ülkenin ekmeğini yiyen öyle hain, öyle şerefsiz kuklalar var ki, başlarındaki  adi itin emriyle askere gitmeyen, askerimize ateş açan haysiyetsizlere senin oğlunun askerliği ve Türk Bayrağına sarılı tabutu onların yüzlerine tokat gibi inmeli. Mekanı cennet olur inşallah."

23 Nisan 2011 Cumartesi

ŞÜKÜR KAVUŞTURANA

Daha yeni gördüm kapanan blogların açıldığını. Hemen yazayım istedim.

Ne kadar uzun zaman geçti. Evladından ayrılmak gibi bir şeydi. Zaman zaman yazmak, gezdiğin yerleri resimleriyle paylaşmak, blogger dostlarının yazılarını okumak, yeni şeyler öğrenmek ve bunlardan birden mahrum kalmak. Şükür ki tekrar birlikteyiz.

Yeni yazılarımla inşallah yeniden birlikte olacağım sizlerle, hepinizi öpüyorum.

10 Ocak 2011 Pazartesi

HEDİYEM VAR

Bugün itibariyle izleyici sayım 50 olmuş. Ben de bu sayının şerefine direk 50. izleyicime hediye vereceğim. Henüz ne olduğuna karar vermedim ama karar verir vermez resimlerini yayınlayacağım.

Bu şekilde de devam etmek istiyorum, her 50 ve katlarındaki izleyicilerime değişik ödüllerim olacak.

Bu arada 50. izleyicim olan Öznur Beyhan "atavedunyası" blogunun sahibi bana ulaşır ve adres bilgisini verirse bu hafta hediyesini kargolayacağım.

9 Ocak 2011 Pazar

YE, DUA ET.......

Geçen hafta bu iki kitabı bitirdim. Önce Ye, Dua Et, Sev'i okudum, güzeldi, sürükleyiciydi. Herkesin kendinden birşeyler bulabileceği bir kitap. Fakat ikincisi biraz zorla yazılmış gibi geldi bana. İlkinin heyecanını bulamadım bu kitapta. Evlilik tarihi ile ilgili araştırmalar, kendini evliliğe razı etmeler felan ...

Aslına bakarsanız benim aklıma ne geldi; yeni biriyle tanışma, ilişkinin ilk günleri felan ne kadar heyecanlı olur değil mi? İş evlenmeye gelince, evlilik hazırlıkları, o zamana kadar farkedilmemiş ya da görmezden gelinmiş farklılıklar ortaya çıkar.

Demek istediğim bu iki kitap gerçekten "Gerçek"leri yansıtmış, kaldı ki zaten gerçek bir hikaye...