21 Şubat 2012 Salı

FETİH 1453

Haftasonu yapılacak en güzel iştir herhalde sinemaya gitmek. Biz de geçtiğimiz hatasonu arkadaşlarla merakla beklediğimiz FETİH-1453 filmine gittik.

Filmi anlatmaya neresinden başlasam bilemiyorum, tarih bilgimi yokladığımda çelişen noktalar bir hayli fazlaydı.

Öncelikle İstanbul'un fethini bu şekilde tek başına konu alan bir film çekilmesi gayet hoştu. Çünkü hepimizin malumu, bu fetih sadece Osmanlı için değil, bütün dünya için önemli bir fetih idi. Zaten Tarih dersi sınavlarında İstanbulun fethinin hem Osmanlı için önemini hem dünya için önemini ayrı ayrı sorarlardı. Bir çağı kapatıp yeni bir çağ açan bu filmin çekimi geç bile kalmıştı.

Ama malesef bence bilinçli olarak yapılan "Fatih'i övmüş gibi gösterip, yeren" bir filmdi.

Hani bize öğretirlerdi, Fatih tahta çıktığında 12 yaşındaydı, Haçlıların sefere hazırlandığı sırada, Manisa'da dinlenmekte olan babası II. Murad'a mektub yazar ve o meşhur cümleyi sarfeder, "Eğer sen padişahsan ordunun başına geç, eğer ben padişahsam emrediyorum buraya gel." Eee ne oldu bu mektuba da filmde sanki Fatih tahtı bırakmak istemiyormuş da Vezir II. Murad'ın gelmesine ön ayak olmuş da taht Fatih'ten alınmış. Fatih filmde gayet halim-selim bir adam gibi gösterilmiş, zaten Fatih'i canlandıran kişi de çok naif bir adam ve kendinden isteneni fazlasıyla yapmış.

Gelelim "Şahi" topa, yine şimdiye kadar ki eğitim hayatımda tanıdığım bütün Tarih hocaları bu topun çiziminin Fatih'e ait olduğunu söyledi ama filmde yabancı bir top ustası çağrılarak top yapması istendi ve adam kendi çizimi olan topu döktü. Bu arada film bu konuda kendiyle çelişiyor, filmin başında Fatih tahta çıktığında Bizans İmparatoru yandaşlarıyla bu konuyu istişare ederken, vezirlerinden biri "Fatih bizim surlarımızı yıkabilmek için mühendislik ilmini öğrendi..." diye bir cümle kuruyor. Bir de anektod aktarayım, Galata halkı Fetih esnasında Fatih'e gelir ve attığı topların kendi mahallelerine zarar verdiğini söyler, Fatih de "Aşırma Tekniği" kullanarak bu olaya çözüm bulur, diye anlatılır. Ama tabi filmde topu Fatih'e maletmemişler ki bu konudan bahsedilsin.

Gelgelelim gemilerin karadan yürütülmesine, bu o kadar basit bir olay mı ki, bu konu hakkında hiçbir istişare yok, konuşma yok, bu işin zorluğunu tartışma yok. Biz o sahne gelince yere yatırılan ağaçların üzeri bir bez parçasıyla yağlanınca anladık ki "Haa gemiler karadan yürütülecek dedik." Neden Fatih'in bu kararı nasıl verdiği üzerinde durulmamış. Hani vezirlerni toplayıp, "Madem zincirleri geçemiyoruz, o zaman biz de karadan gemileri yürütürüz" gibi bir cümle kurması gerekmiyor muydu? Bu olay sanki her savaşda yapılıyormuş gibi, sanki başka örneği varmış gibi es geçilmiş. Yoksa bu kararın Fatih'ten çıktığından bir şüphemiz mi var ki bunu Fatih'e söyletmemişler?

Filmde bir de bolca Hristiyan ilahisi dinledik, bizim ilahilerimize o kadar yer verilmemiş. İman gücü olarak askerlerde de birşey göremedik, aksine askerlerde bir bıkkınlık vardı. Hani Fatih için derler ki 9 yaşında hafız, 12 yaşında padişah oldu diye, filmde dini yönünü çok göremedik, bir kez namaz kıldırdılar çok şükür. Yine derslerde bize anlatılan Ayasofya'ya girince namaz kılması gerekmiyor muydu? Biz dinimizden bu kadar mı utanıyoruz ki, Hristiyan ilahileri, papazları ve sembolleri kadar İslamınkine yer verilmemiş.

Peki ya Akşemsettin, Fatih'in hocası, filmde fethin 40. gününde ortaya çıkıyor. Ama bize anlatılan Fethin başından beri Fatih'in yanında olduğuydu, şehir kapısından ilk girdiği esnada Fatih'in hemen arkasında at sürdüğü idi. Bir de Akşemsettin'i ak sakallı dede gibi göstermenin ne alemi var. Bembeyaz giyinmiş, beyaz sakal bir masal kahramanı gibi göstermek acaba kimin fikriydi? Yoksa adam bir alim, Fatih gibi birini yetiştirmiş, herhalde Nisan-Mayıs aylarında yani ilkbaharda baştan ayağa beyaz giyinilmeyeceğini bilir.

Bir de Hasan rolünün Fatih rolünden öne çıkması var. Tabii ki Ulubatlı Hasan önemsenmeyecek biri değil fakat Fatih'in önüne geçmemeliydi. Bir de Topçu ustasıyla kızını Edirne'ye getirirken, ormanlık bir alanda durup kızla sohbet ettiği andaki kıyafetine dikkatinizi çekmek isterim. Klasik bir Heidi veya şeker kız Candy kıyafeti. Hiç yakışır mı bu kıyafet Ulubatlı Hasan'a.

Bir de değinmek istediğim son konu da, filmde bir acele vardı, konuşmalar bir iki cümleden oluşuyordu. Fatih tahta çıkıyor, hop Bizans imparatoru ve ekibi bıdı bıdı, hop Vatikan bıdı bıdı, hop tekrar Edirneye dönüyor. 2,5 saatlik bir film, şunu 3 saat yap da adam gibi diyaloglar olsun.

Bu sene okulumda Sarıkamış Harekatı ile ilgili bir program hazırlamıştım, bir de tiyatro oynayacaktık ve tiyatro 20 dakika sürmeliydi, aynı şeyi ben de yaptırdım, vaktim az, vermem gereken mesajları diyaloglara yazdım ve çok hızlı şekilde oynatmıştım. Ama Fetih -1453 bir sinema filmi, 3 yıl hazırlığı süren filmi 3 saat yap ama Fethin can alıcı noktalarını es geçme.

Savaş sahnelerine diyecek yok, Amerikan filmlerine taş çıkartır.

Ez cümle gidip izlenilesi bir film.