28 Eylül 2014 Pazar

ARJANTİN ÇAYI MATE

Daha önce size Mersin'de bir dernekte Suriyelilere Türkçe dersi verdiğimden bahsetmiştim. Bugün ders arasında Suriye'de özellikle de Lazkiye'de Arjantin çayı Mate'nin çok ünlü olduğunu öğrendim, hatta içtim ve tadını pek beğenmedim.

Size biraz Arjantin çayından bahsedeyim, Paraguay, Uruguay ve Brezilya menşeili olan bu çay, en çok Arjantinliler tarafından tüketiliyor. Aslında su kabağından bu çayı içmek için özel kaplar üretiliyor ve ucunda süzgeç olan ve metalden yapılan bir çubukla içiliyor. İçinde az da olsa uyarıcı madde varmış ve iştah kesermiş. bu arada asıl adı da Yerba Mate.





Bu çayı Suriyeliler nasıl ve ne zaman keşfetti sormadım, Aklıma takıldı şimdi :)



4 Eylül 2014 Perşembe

KANATSIZ KUŞLAR ŞEHRİ - EMİR KALKAN

Bir Kayseri'li olarak, eski Kayseri'yi anlatan bu kitabı size tanıtmakta geç bile kaldım. Bana bir arkadaşım hediye etmişti uzun yıllar önce ve ben bu kitaba bayılmıştım. Kitap daha çok eski Kayseri hikayelerini anlatıyor hem de tam bir Kayseri ağzıyla. Özellikle bir hikayeyi burada sizinle paylaşacağım, lütfen sonuna kadar okuyunuz, pişman olmayacaksınız.

COP!

Yaz günlerinin o cıvıltılı, hareketli, kalabalık sabahlarında şehrin merkezi ve piyasa yeri 'Cumhuriyet Meydanı' birdenbire, karınca sürüsü gibi ortalığa dağılan 10-12 yaşlarındaki çocukların çığlıklarıyla doluverir.

"Yazıyo.. Hacılarda 8 cana kıydıklarını yazıyo!"

Kıyım haberi herkesin dikkatini çeker, meraklılardan biri 15 kuruşu bastırıp gaeteyi alır. Bu acı katliamın inini cinini öğrenmek isteyenler de başına toplanırlar ve orada, ayakta bir 'mencilis' kurulur,

"Voo nirde olmuş yav?"

"Sekiz mi? Hepsi mi ölmüş?"

"Bu ni arkadaş yav! gavur mu kesiyon baba!"

"Bu Hacılar var ya bu Hacılar!"

Hacılar Kayseri'ye 5 km mesafede bir kasaba. Hacılar uşağı da kabadayı uşak.

"Onlardan da umulur ha!"

Umulur da Allah'tan katliam korkulduğu kadar büyük değildir.

Gerçi acımadan sekiz cana kıymışlardır ya, kıyılan canlar Osman Ağa'nın tavuklarıdır.

"Hacılarlı Osman Ağa dün akşam bağa gelen arkadaşlarını ağırlamak için sekiz tane tavuk kesmiştir."

Satıcı çocukların bütün şehre dağıttığı bu gazete, Mustafa Gümüşkaynak ile Mustafa Çeven'in birlikte çıkardıkları haftalık 'Cop'larıdır. 1960 ihtilalinden hemen sonra çıkmaya başladı Cop.

Haftada bir çıkar, tek sayfadır, ama iki güçlü gazetecinin elinden çıktığı için... dopdoludur. Gümüşkaynak ve Çeven, ne kadar haksız, namussuz varsa, bu tek sayfalık gazeteleriyle, haftada bir 'Cop'larlardı hepsini!

Cop'un yolunu gözlerdi tiryakileri. Mizah, yerg,, eleştiri, haber... satur satır okunur. Kapış kapış satılırdı Cop!

....

Zaman, klişe imkanlarının kıt olduğu zamanlar. Gazeteler ellerinde hazır bulunan klişeleri, uygun düşecek haberlerin yanına yayınlayıverirler. Her haber için resim koymaya kalksan hem pahalıya patlar, hem de günü gününe yetiştiremezsin. Fotoğrafı otobüse vereceksin, Ankara'ya göndereceksin, oradan biri terminale gelip fotoğrafı alacak, klişeciye götürecek, bekleyecek, yaptıracak, geri terminale gelecek, otobüse verecek, aradan üç gün geçecek, kayıp mayıp da olmayacak sen de alıp gazetede kullanacaksın.

Her babayiğidin katlanacağı bir cefa değildir klişe işi. Ol sebepten elde ne varsa onunla idare edilir. Herkes arşivden uyduruk bir klişe bulup haberin yanına otuttururdu! Maksat çeşit olsun!

Klişe işlerinin böyle allame bir işkence olduğu günlerde, yerel gazetelerden birinde güzel bir artist klişesi vardır. Ne zaman kadınlarla, kızlarla ilgili bir 'havadis' olsa, hemen yanı başına bu artist kızcağızın resmi de basılıverir.

"Kız mı kaçırıldı".. aynı resim basılır.
"Bir kadın trafik kazası mı geçirdi".. yine aynı resim.

Nuriye hala okuma yazma bilmez ihtiyar bir kadın. Oğlunun hergün bağa getirdiği gazetelere şöyle bir bakar, resimlerden bir şeyler anlamaya çalışır.

Bir gün bakar, baş köşesinde kaş, göz, saç, baş... Allah özenmiş de yaratmış, güzeller güzeli bir kız resmi... merak eder, yalvar yakar torunu Yaşar'a okutur.

"Yaşaaar! Oku bakiim lan, ni olmuş şu gıza."

"Eeribucakta guyuya düşmüş babanne!" Kadıncağız üzülür,dizlerine vurur... vah çeker.

Üç beş gün sonra, bakar yine aynı kızın resmi, yine baş köşede. Gene Yaşar'a müracaat.

"Yaşaar!"

"Ceyran çarpmış babanne!"

Yine dizlerini döver Nuriye Hala, üzülür.

"Görüyon nu laan,  giden hafta da guyuya düşüüdü zavallı."

Bir hafta geçer geçmez ki, gene aynı kızın resmi! gene meraklanır Nuriye Hala.

"Yaşar, bir oku gadasını aldıım!"

"Taksi depelemiş babanne!"

"Ölmüş mü laaann?"

"Ölmüş ölmüş!"

Çok üzülür Nuriye Hala. Sel sümük başlar ağlamaya.

"Vooo anam güzelin gaderi olmaz diller ya gııı... valla dooru anam! Şu gaşa bak, şu göze bak, şu endama bak, bir ayın içinde başına gelmedik kalmadı gıı... guyuya düş, ciyrana çarp.. Hepsinden gurtul da git taksinin altında gal, öl. Vay gadersiz yavrum vay!"

.....

Bu kitabı okurken bir yandan hüzünlendim bir yandan çok eğlendim. Bulabilirseniz okuyun derim.