23 Aralık 2008 Salı

İLK GÜNÜM


İstanbul'dan büyük bir heyecanla bindiğim uçak Kahire havaalanına yaklaştıkça benim heyecanım dah da artıyordu. Hayallerimde yaşattığım o şehre nihayet gidiyordum.

(Nisan 17'de arkadaşlarım gitmeden önce bana bir eğlence tertip etmişlerdi. Aslında bu bir bahaneydi biz eğlenmek için bahane arayan bir gruptuk zaten. O akşam inanılmaz bir yağmur yağıyordu, gök gürültülü ve sağanak yağışlı. Hava çok soğuktu. O gece yola çıktım ve İstanbul'a geldim, İstanbulda aşırı soğuktu. Dolayısıyla ben de kendi memleketimin havasına göre seçmiştim kıyafetlerimi:)

İlk hata buydu; Kahireye indiğim zaman kıyafetim beni boğuyordu sanki. Gitmeden önce Türkiye'den ayarlamıştım kalacağım oteli, internete verilen resimler arasında en temiz ve en nezih gördüğüm bir oteli seçmiştim üstelik fiyatı da çok uygundu. Onlarla iletişime geçtim ve beni havaalanında karşılayacaklarını söylediler. İndiğim zaman gerçektende ismimin yazılı olduğu tabelayı gördüm, genç bir arkadaş beni havaalanından alıp kalacağım otele götürdü.

İşte ilk saatlerimi kabusa dönüştüren o gerçek, otel tam anlamıyla hayal kırıklığıydı. Otel denilen yer 15 katlı bir binanın 8. katıydı. fiyatının neden uygun olduğunu daha iyi anlıyordum. En lüks, en konforlu odasını seçmiştim. Küçücük bir oda, odanın yarısını kaplayan bir yatak, küçük bir televizyon ve eski köy evlerinde bulunan oda içinde "çağ" adı verilen banyo türü bir banyo... Resimlerden çok çok farklıydı. Hayır dedim ben burada kalamam (Neden olduğunu da ilerki yazılarımda anlatacağım.) Yer olarak da kötüydü üstelik. Tahrir Meydanına çok yakın, bütün kalabalığın, gürültünün olduğu bir yer. Aslında bu özellikleri bir çok kişi için tercih sebebi olabilir merkezi bir yerde olduğu için. Ama ben daha sakin bir yerde kalmayı tercih ediyordum.

İşim gereği orada tanıdığım biri vardı, adı Mahmud Raşid. Hemen onu aradım, Kahire'de olduğumu söyledim. Sağolsun hemen geldi ve kısa bir Nil gezintisinden sonra başladık bana uygun bir otel bulmaya. Tabii ki bulduk ve aynı gün otelimi değiştirdi. Bu arada oraya ödediğim ücrette yanmıştı. Olsun artık güvendeydim.
Üstteki fotoğraf oradaki kurtarıcım Mahmud Raşid'in fotoğrafı. Nilde tekne gezintisi sırasında.

22 Aralık 2008 Pazartesi

HAYALLERİM VE MISIR

Neden bu başlık......

Çünkü Mısır benim ilkim, herşeyde ilkim hem de.

Küçüklüğümde ne zaman Mısırla ilgili, piramitlerle ilgili bir film ya da bir belgesel görsem "bir gün ben buraya gideceğim" derdim. Dünyadaki herkese sorun, en çok görmek istediğiniz 10 yeri yazın diye sorun mutlaka ilk 5'in içinde Mısır vardır.

Ve sonunda 2008 Nisan'da Allah bana nasip etti ve ben Mısır'a gittim. 14 gün üstelik, tek başıma, turist olarak ve turist bir bayan olarak tek başıma gittim. Gitmeden önceki duyduğum önyargılı insanların kötülemelerine rağmen yalnız gittim. İnanın bana tek kötü bir hatıram dahi yok. İlk gün yaşadığım otel sıkıntısı dışında. Herşey o kadar güzeldi ki, süprizlerle doluydu.

Bu blogda Mısır da geçirdiğim 14 günü anlatmaya çalışacağım. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim blog oluşturmaya karar vermem Sevgi Shawky adlı blogger sayesinde oldu. O kadar güzel anlatmış ki, kıskandım açıkçası:) Ben de paylaşmak istedim 14 günlük Mısır Maceramı.